Liderler temelde evrensel bir tipoloji olarak ikiye ayrılırlar. Bunlar :

  • Kişisel güç odaklı liderler
  • Düzen ve sistem odaklı liderler

olarak sıralanabilir. Kişisel güç odaklı liderler hakim oldukları alanda tüm gücü ve yetkiyi kendilerinde toplamak ve o gücü keyfi bir şekilde kullanmak isterler. Bu tip liderliğin icrai özellikleri :

  • 1- Kişi ve duruma göre kural ve prosedürleri esnetmek bazı durumlarda tanımamak
  • 2-Pozisyonun güç ve imkanlarını özel işleri için de kullanmak
  • 3-Mikromanagement yapmak
  • 4-Bağlılarında inisiyatif ve karar alma özelliklerini baskılamak
  • 5-Sinerjiyi yok ederek yönetim ekosisteminde entropiye sebep olur ve sistemi totalist bir kıskaç içinde daraltır.
  • 6-Suistimal ve yetki aşımlarına çok açıktır.

Bu kişiler güç ve yetkiyi güç ve yetki için ister ve onu kendisi için kullanır. Egemen oldukları  yönetim ekosistemlerindeki enerjiyi emer, tüm süreçleri kendine bağlamak için var olan canlı ve sistemin zenginliğini oluşturan karar alma  ve hareket ekosistemlerini yok ederek cansız ve enerjisiz mekanizasyonlara dönüştürürler. Kişisel güç odaklı liderlerin enerjileri kaotiktir ve eğer yıkılması gereken bir yapı mevcutsa, eğer bir organizasyonda değişmesi gereken kronik kalsifikasyonlar söz konusuysa kişisel güç odaklı liderler bu tip görev ve süreçleri başarıyla yönetirler. Onların sahip oldukları enerji çoğu zaman yıkıcı ve karanlıktır. Bu tip liderler genelde kurumların ve toplulukların çöküş aşamasında ortaya çıkar. Tarihteki totaliter yapıların ortaya çıktığı dönemlerin sosyal ve ekonomik gerileme dönemleriyle örtüşmesi bu yüzdendir. Organik canlılığını yitiren sosyal ekosistemin yorgun enerjileri sistemin tek bir aktörü elinde toplanır ve son vitalist çırpınışlardan sonra ekosistem ölür.

Kurumlar, şirketler, toplumlar gibi sosyal ekosistemlerin zenginliği ekosistemin içinde ne kadar sayıda bağımsız karar ve hareket birimlerinin oluşu ile ölçülür. Bu birimlerin sayısı ne kadar fazlaysa sistem o kadar geniş bir enerji alanına hükmediyor demektir. Ekosistemdeki bu bağımsız karar ve hareket birimlerini bir arada tutan sistemin sahip olduğu iç düzen ve birimler arasındaki enerji ilişkisi ve işbirliği sonucu sistemin rakip sistemlere göre elde ettiği rekabet avantajıdır. Ekosistem içindeki bağımsız karar ve hareket birimlerinin artışı ve zenginleşmesi ekosistemi de büyütür ve zenginleştirir. Aksine sistem içindeki birimlerden birinin diğerleri aleyhine gelişmesi , yani içerideki enerji dengesini bozması kanserojen bir etki yaratarak ekosistemi zayıflatır. Kişisel güç odaklı liderlerin mevcut bir sisteme girişlerinin böyle bir etkisi olur. Eğer sistem zaten dengesini yitirmişse güç odaklı lider o yapının kalan tüm enerjilerini kullanarak vitalizmi bir süre daha devam ettirebilir. Kişisel güç odaklı liderler adalet, düzen, dengeden çok korku, baskı ve zorlama ile iş görürler. Ayrıca kişisel güç odaklı lider kişisel egosunu ekosisteme yaydığından ve bir anlamda  sistemi varoluşuyla ele geçirdiğinden o giderse yapı da çöker ve yeniden yaratılması gerekir.

Düzen ve sistem odaklı liderler gücü bir sistem kurmak ya da sistemdeki düzensizliği ortadan kaldırmak yahut sistemi genişletmek için isterler. Etkileri kozmiktir. Onların varlığı sistemde entropinin aksine sentropi (syntrophy) ye sebep olur ve bütünü güçlendirerek enerjileri yükseltir. Sistemin sürdürülebilirliğini ve hayatta kalma becerilerini güçlendirir. Bu tip liderlerin icrai özellikleri :

  • 1-Kural ve prosedürler yaratarak tüm süreçleri tanımlamak
  • 2-Doğrudan müdahalelerle değil sonuçlarla yönetmek
  • 3-Delegasyon ve yetkilendirme
  • 4-Kurumsal adaleti her şeyin üzerinde tutmak
  • 5-Sistem aktörleri arasında sinerji yaratmak
  • 6-Etik ve uyum odaklı bir yönetimle suiistimal ve yetki aşım risklerini frenleyerek sistem içi dengelerin bozulmasını engellemek olarak kendini gösterir.

Geleneğe atıfla insanı oluşturan dört unsur açısından bakarsak kişisel güç odaklı liderler arzu ve ihtirasların kaynağı olan nefsani düzeydedirler. Nefis ruh ve akıla kıyasla varlık hiyerarşisinde alt basamaklarda olduğundan kişisel güç odaklı liderin bir sistemi ele geçirmesi  varoluşsal bir gasp, bir tecavüz ya da sistemdeki düzensizliğin sonucu olarak yazgısal (fatalistique) bir kötü akıbettir. Nefsaniyetin doğası ele geçirmek, tüketmek, saldırmak, bozmak ve ayrıştırmak olduğundan sistem üzerinde tesirleri bu yönde olur. Buna karşın bizatihi ister devlet, ister kurum, şirket yahut bir örgüt olsun tüm sistemler bir düzen fikri ve sistemsel akıl da diyebileceğimiz bir üst prensip etrafında örgütlenir. O nedenle varlığın doğası gereği sistem akla ve düzene ihtiyaç duyar. Sistemin ihtiyaç duyduğu bu akıl şahsi ihtiras ve istekleri değil   bir düzen ve adalet fikrini referans alan bir akıldır. İşte sistem odaklı liderler yönetim ekosistemine ihtiyacı olan bu aklı  ve düzen odaklılığı sağlayarak onu güçlendirir.

Sistem odaklı lider doğası gereği kendi içinde bir düzen sahibidir. Bir kişinin kendi şahsi isteklerini bir kenara bırakarak sistem odaklı olabilmesi bir iç disiplin ve kontrol gerektirir. Bu anlamda sistem odaklı liderde akıl ve ruh nefsaniyetin yani kişisel arzu ve isteklerin prensip olarak üzerindedir. Böylece onun davranış ve eylemlerinde bir üst prensibin ve düzenin yansıması görülür. Bu durum onu felsefi olarak kendinden çıkarak kendi dışılığında bir yaratıma muktedir kılarken kişisel güç odaklı lider kendine hapsolmuş ve varlığını sistemin bütünü ölçüsünde şişirmeye odaklıdır. Sistem liderin iç ritmi, düzeni ve dengesinin kristalize bir yansıması iken kaos ve krizler kişisel güç odaklı liderin içindeki adaletsizliğin ve kaosun yansımalarıdır. Güç odaklı lider kendini tüm sisteme egemen olacak şekilde geliştirmeye çalışırken varoluşsal olarak yırtılır. (Le soi dechiré) Bu yırtılmalar sistem için uyum, etik, kontrol açıkları ve çelişkiler olarak ortaya çıkar.

Lider iyi ya da kötü bir vizyondur. O başına geçtiği sistemi kendi varoluşuna benzer şekilde dönüştürür. Bu bilinçli ya da bilinçsiz liderliğin bizzat kendisidir. Liderin bir kuruma verebileceği renk onun kendi iç dünyasının renginden başka bir renk olamazken bir liderin bir kuruma verebileceği düzen onun kendi içindeki düzen ve adaletin bir uzantısından ibaret olacaktır.